if (window.location.href.includes("kurumsal-teklif")) {
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
window.dataLayer.push({
'event': 'kurumsal_teklif_button_click'
});
}
Sürdürülebilir Geleceğin Motoru: Elektrikli Araçlar
Elektrikli araçlar (EV), modern toplumların enerji dönüşümünde ve sürdürülebilir bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynuyor. İklim krizinin giderek derinleştiği bir dönemde,
fosil yakıtlı araçların yerini alması beklenen
elektrikli araçlar, karbon emisyonlarını azaltarak çevresel etkileri en aza indirme potansiyeline sahip.
Ancak, bu geçişin başarılı olabilmesi için sadece teknolojik ilerlemeler değil, aynı zamanda bireylerin ve toplumların bu dönüşüme uyum sağlaması gerekiyor.
Geleceğe dönüş!
Günümüzde ileri teknoloji bir ürün olarak algılansa da aslında
elektrikli araçlar 150 yıldan fazla bir geçmişe sahip.
Binlerce yıldır insanlığın sadık hizmetkârları olan atlar, bu ağır yükü artık iyice kaldıramaz hale geldiğinde, ortaya yeni bir teknolojinin savunucuları çıktı. Çözüm açık görünüyordu: Atları atsız arabalarla değiştirmeliyiz. İşte, ilk otomobilin ortaya çıkışı da böyle oldu.
İlk elektrikli otomobil: 1881
İnsanları yollarda taşıyan, bildiğimiz anlamda ilk elektrikli otomobil
1881 yılında Paris'te icat edildi. Gustave Trouve, Siemens tarafından geliştirilen küçük bir elektrik motorunu aldı, verimliliğini artırdı, şarj edilebilir bir pil kullandı ve onu bir üç tekerlekli bisiklete ekledi. Bu, dünyanın ilk elektrikli otomobiliydi.
Elektrikli otomobiller sonrasında büyük bir hızla yayıldı. Teknolog ve tarihçi
David Kirsch, "10 yıl içinde, otomobillerin yüzde 38'i elektrikli, yüzde 20'si benzinli, kalan kısmı ise buhar teknolojisine sahipti." diyor.
Elektrikli otomobillerde buhar veya benzinle ilgili sorunların hiçbiri yoktu. Sessizdiler, sürüşleri kolaydı ve zamanın diğer arabaları gibi kötü kokulu bir kirletici yaymıyorlardı.
Böylece,
elektrikli otomobiller, başta kadınlar olmak üzere şehirliler arasında hızla popüler hale geldi. Şehirde kısa geziler için mükemmeldiler.
1910'larda daha fazla insan elektriğe eriştikçe, elektrikli otomobilleri şarj etmek de kolaylaştı.
Model T ile otomotiv endüstrisinde devrim yaratan Henry Ford, o dönemde arkadaşı
Thomas Edison ile düşük maliyetli bir elektrikli araba geliştirmeye çalıştı. Ancak Edison, elektrikli arabalara güç sağlamak için kullanılan ağır, hantal kurşun- asit pillere bir alternatif geliştirmeyi başaramadı. Sonunda, tüm proje sessizce terk edildi.
Sonrasında Henry Ford, elektrikli otomobil yerine, ilk seri üretim benzinle çalışan
Model T’yi üreterek, o dönem elektrikli otomobil tercihini neredeyse tamamen bitirdi. 1908'de tanıtılan Model T, benzinle çalışan otomobilleri geniş çapta erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirdi. 1912'de benzinli otomobil 650 dolarken, elektrikli bir otomobil i1.750 dolara satılıyordu.
Diğer gelişmeler de elektrikli otomobillerin gözden düşmesine katkıda bulundu. 1920'lerde ABD, şehirleri birbirine bağlayan ve otomobil ile yolculuğa uygun iyi bir yol sistemine sahipti. Teksas’ta ham petrolün keşfiyle benzin ucuzladı ve ülke genelinde dolum istasyonları açılmaya başladı. Sonunda, elektrikli otomobiller 1935'te neredeyse tamamen ortadan kalktı.
O zamandan beri
elektrikli araçlar farklı dönemlerde tekrar gözde hale geldi: Petrol kriziyle geri dönüş (1970’ler) ve modern dönem ile hızlı yükseliş (2021 ve sonrası).
Elektrikli Araç Piyasasının Gelişimi
150 yıl önce başlayan ve duraklama dönemlerinden geçen
elektrikli araç macerası özelikle
2000’lerden sonra büyük ivme kazandı ve otomotiv sektöründe köklü bir dönüşüm başlattı.
2023 itibarıyla, dünya genelinde elektrikli araç satışları tüm yeni araç satışlarının yaklaşık %15'ini oluşturdu ve bu oran hızla artmaya devam ediyor.
Bu büyüme, yalnızca tüketici talebiyle değil, aynı zamanda hükümetlerin uyguladığı teşvikler ve çevre düzenlemeleri ile de destekleniyor. Birçok ülke, ileri-geri adımlar atsa da,
2035 sonrası içten yanmalı motorlu araçların satışını yasaklamayı planlıyor. Bu,
elektrikli araç teknolojilerinin daha erişilebilir hale gelmesini ve maliyetlerin düşmesini sağlıyor.
Bu konuda önemli bir oyuncu olan Çin, dünya genelinde
elektrikli araç üretimi ve satışında lider konumda. 2023 yılında Çin, dünya çapında satılan elektrikli araçların %60'ını üretti. Bu durum, hem iç pazardaki yüksek talep hem de hükümetin sunduğu teşviklerin bir sonucu. Çin'in BYD gibi büyük EV üreticileri, küresel pazarda Tesla ile rekabet edecek seviyeye ulaştı. Ayrıca, Çin'in güçlü batarya üretim kapasitesi de bu alandaki liderliğini pekiştiriyor.
Ancak, bu hızlı büyümenin bazı zorlukları da beraberinde getirdiği bir gerçek.
Elektrikli araçların bataryalarının üretiminde kullanılan lityum, kobalt gibi hammaddelerin madenciliği, çevresel ve etik sorunları gündeme getiriyor.
Bu değerli madenlerin çıkarılması hem çevresel yıkıma neden olabiliyor hem de insan hakları ihlalleriyle ilişkilendirilebiliyor. Bu noktada, sürdürülebilir madencilik yöntemlerinin geliştirilmesi ve batarya geri dönüşüm teknolojilerinin yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor.
Bu hammaddelere olan bağımlılığı azaltmak için yeni
batarya teknolojilerinin geliştirilmesi de gündemde. Bu konuda çalışan pek çok teknoloji girişimi var.
Sürdürülebilir Gelecek İçin Kilometre Taşları
Elektrikli araçlar, sürdürülebilir bir geleceğe giden yolda önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor. Bu araçlar, sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda enerji verimliliğini artırarak daha sürdürülebilir bir enerji ekonomisi yaratıyor.
Ancak, bu dönüşümün başarıya ulaşması için hem bireylerin hem de toplumların sorumluluk alması gerekiyor. Bireysel olarak, çevre dostu ulaşım seçeneklerini benimsemek, sürdürülebilir enerji kaynaklarını desteklemek ve
elektrikli araç teknolojilerini daha geniş bir perspektifte değerlendirmek önemli.
Toplumsal düzeyde ise, hükümetlerin ve endüstrinin sürdürülebilir enerji politikalarını benimsemesi ve elektrikli araç altyapısını geliştirmesi kritik bir rol oynuyor.
Şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması, batarya geri dönüşüm sistemlerinin kurulması ve sürdürülebilir madencilik uygulamalarının teşvik edilmesi gibi adımlar, bu dönüşüm sürecini hızlandıracak.
Sonuç olarak,
elektrikli araçlar geleceğimizi şekillendiren en önemli inovasyonlardan biri olarak hayatımızda. Ancak bu teknolojinin tam potansiyeline ulaşması, yalnızca araçların kendisiyle değil, aynı zamanda bu araçların kullanımı, enerji kaynakları ve toplumsal farkındalıkla da yakından ilişkili.
Her bir birey ve toplum, bu dönüşümün bir parçası olmak ve daha temiz, daha yeşil bir dünyaya katkıda bulunmak zorunda.
Sonuçta, elektrikli araçlar, sürdürülebilir bir geleceğin sadece bir aracı; bu geleceği inşa etmek ise hepimizin sorumluluğu…
Arda ÖZTAŞKIN
Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü & Yazar